Psikolojide Yaklaşımlar ve Bilim Adamları
1.Yapısalcılık
Wilhelm Wundt |
Bilinci yapı bakımından inceleyen Yapısalcı (Struktürcü)
Psikoloji, Amerika’da yeni psikoloji hareketlerinin kendisine meydan okumasına
kadar birkaç yıl gelişme olanağı bulmuştur. Yapı, bünye gibi anlamlara
gelirken; Psikoloji’de bilincin yapısını inceleyen ve psikolojinin konusu
olarak bilincin hallerini, bir fizikçinin maddenin atomlarını incelemesi gibi,
yapı bütününü elamanlarına ayırarak, analiz yaparak inceleyen psikoloji
anlayışına denilmiştir. Bu ekolün kurucusu, fizyologların kullandıkları
metotları psikolojiye uyguladığı için deneysel psikolojinin de kurucusu kabul
edilen Wilhelm Wundt‘tur. Buna göre:
§ İnsan zihni çeşitli bilinç ögelerine ayrılmıştır.
§
Psikolojinin konusu bilinçtir. Amacı ise bilince ait ögeleri belirlemek
ve çözümlemektir.
§
Bunun için “içe bakış” yöntemi kullanılmalıdır.
§
İnsan davranışları kontrollü koşullarda gözlenmelidir.
§
İçsel duygular, sezgiler ve düşüncelere odaklanır.
2.İşlevselcilik(Fonksiyonalizm)
Yapısalcı Wundt ve Titchener’in dar ve sınırlayıcı psikoloji
anlayışına karşı ilk başkaldırı yirmi yıl sonra 1900’de Chicago Üniversitesinde
gerçekleşir. Amerikan psikoloji sisteminin kendi türündeki ilk örneği olan
İşlevselcilik (Functionalism)’dir. İşlevselcilik, zihin işlevleriyle veya
organizmanın bulunduğu çevreye uyum sağlamasıyla ilgilenir. Bu anlayışla
işlevselcilerde zihni, zihnin organizasyonu (temel elemanların bir yapı taşı)
açısından incelemekten ziyade bu süreçler kümesi veya gerçek dünyada pratik
sonuçlara sebep olan işlevleri açısından araştırmışlardır. Bu yönüyle
İşlevselcilik, aslında Wundt Psikoloji’sine ve Titchener Yapısalcılığı’na karşı
çıkıştır.Tam olarak karşı oldukları, süregelen faaliyetlerin veya bilinç
işlevlerinin hiçbirini dikkate almayan psikolojinin ilk tanımları olmuştur.
Ayrıca onlar, organizmanın bulunduğu çevreye uyum sağlama işlevinin üzerinde
çok durmalarından dolayı da psikolojinin mümkün olan tüm uygulamalarıyla
ilgilenmişlerdir. Temsilcileri John Dewey, William James’tir. Buna göre:
§
Zihin ve davranışın işlevleri üzerinde durulmalıdır.
(Yapısalcılardan farkı: zihinsel yapıdan çok işlev üzerinde durmalarıdır.)
§
Kişiliği ve davranışı çevreye uyum süreci olarak ele alırlar.
§
Davranışların incelenmesini beyin, sinir sistemi ve beyin
hücreleri(nöronlar) arasındaki sinaps bağlarına göre ele alırlar.
§
Öğrenme, motivasyoni problem çözme gibi çevreye uyumu
kolaylaştıran konular üzerine çalışırlar.
§
Psikolojinin gündelik hayata uygulanmasına önem verirler. İçe
bakış yöntemi kullanırlar.
3.Davranışçılık
Ivan Pavlov |
John B. Watson
§
İçe bakış yöntemini tümüyle reddeder. Doğal ve sistematik dış
gözlem yapar.
§
Sadece gözlenebilen davranışlar incelenmelidir.
§
Psikoloji bir doğa bilimidir. Sübjektiflikten çıkıp, objektif
olmalıdır.
§
İnsan belirli uyaranlara tepki veren bir makine gibidir.
§
Davranışlar Uyaran- Tepki(U-T) zinciri içinde incelenir.
§
Davranışların neden oluştuğuna değil, nasıl oluştuğuna
bakılmalıdır.
§
Öğrenme psikolojisine önemli katkılar yapmışlardır.
4.Bütüncül(Gestalt)
Max Wertheimer |
Wundt’un psikoloji anlayışına karşı çıkan başka bir anlayıştır.
Almanca bir kelimesi olan gestalt: şekil, örüntü, biçim anlamlarına
gelmektedir. 1912’de Frankfurt’ta kurulmuştur. Bu psikoloji ekolünün kurucusu Wolfrang
Köhler (1887–1967)
olurken, Köhler ile birlikteKarl
Koffka (1886–1941)
ve Max Wertheimer (1880–1943)
de ekolün başlıca temsilcileri sayılmışlardır. Psikolojideki bu yeni anlayış
Davranışçılığın Amerika’da 1912–1913 yıllarında yayılmaya başladığı sırada
Almanya’da gelişmeye başlamıştır.
§
Davranış tek tek değil, bütün içinde incelendiğinde anlaşılabilir.
İlgi, algı, düşünme, kavrama gibi süreçler irdelenmelidir.
§
Bütün ile parça farklı şeylerdir. Ruhsal olayların meydana
gelmesinde bütünlüğü hâkim unsur saymışlardır. Psikoloji’nin de bu
bütünlüklerle uğraşması gerektiğini savunmuşlar ve Gestaltçılar, bütün ruhsal
olayları bünyeleşmiş bütünler olarak ele almışlardır.
§
Algı ve öğrenme konuları üzerinde durmuşlardır. İç gözlem ve
dış gözleme önem verir.
5.Psikanaliz
Bu psikoloji akımına Derinlik Psikolojisi adı da verilmiştir.
Çünkü bu ekol, Wundtçuların anladığı anlamda bilinçle değil; bilincin altında,
derinliklerinde kalan kısımla, yani bilinçaltı olaylarıyla meşgul olmaktadır.
Üstelik insanın ruhsal faaliyetlerinin esasını da bilinçaltı olaylara
dayandırmışlardır. Psikanalistlere göre bilinç olaylarını incelemek, ruhsal
olayların mahiyetini anlamak için yeterli değildir. Çünkü bilinç olayları, esas
ruhsal hayatımızı idare eden bilinçaltı olayların yüzeyinde bulunur ki,
Psikoloji de kendisine konu olarak bilinçaltını almalı ve incelemelerine oradan
başlamalıdır. Temsilcileri: Sigmund
Freud (1856–1939),Alfred Adler (1870–1937)
, Carl Gustav Jung (1875–1961),
Erik Erikson(1902-1994)
§
İnsan davranışlarının temel nedeni bilinç dışıdır.
§
Önemli olan bilinç dışındaki unsurların açığa çıkarılmasıdır.
§
İnsanı etkileyen en önemli dürtüler cinsellik ve saldırganlıktır.
§
Çocukluk çağı yaşantıları ve bu dönemdeki ebeveyn tutumunun
yaşamın geri kalanındaki etkisine dikkat çekilir.
§
Erikson, kişiliğin oluşumunda biyolojik etkenler ile birlikte
toplumsal çevreyi de vurgular. Benlik gelişimini dönemlere ayırır.(epigenetik)
Her dönemin atlatılması gereken çatışma alanları bulunur.
§
Bireyin gelişimi yaşam boyu sürer.
§
Klinik ve hipnoz yöntemi kullanırlar.
6.İnsancıl(Hümanist)
Abraham Maslow ve İhtiyaçlar Hiyerarşisi Teorisi |
20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Amerikan psikolojisinde Hümanist Psikoloji (Fenomenolojik Yaklaşım) ve Bilişsel Psikoloji ortaya çıkar. Bu iki hareket, dikkat ve bilinç üzerinde yoğunlaşır. Hümanist Psikoloji akımının temsilcileri arasında Carl Rogers (1902–1987), Abraham Maslow (1908–1970), Charlotte Bühler (1893-1974) yer alır. Varoluşçu felsefeden etkilenmişler ve bu felsefi görüşü büyük çapta benimsemişlerdir. Onlara göre insan, yalnız dünyada değil, belki evrende en değerli varlıktır. Bütün canlılar arasında ancak insan, bilinç denilen yetiye sahiptir. İnsan kendine özgü duyuş ve düşünceleri, yetenek ve özellikleri, istek ve özlemleri ile yeri bir başkası tarafından doldurulamayacak tek varlıktır. O, gücünü içeriden alan dinamik bir varlıktır. İnsan ölümlüdür ve onun için geçmiş ya da gelecek önemli değil yaşanan an önemlidir. Varoluşcu felsefenin bu ilkelerini benimseyen Hümanist Psikoloji, yaşamın belirleyicileri insanın geçmişi ve içsel dürtüleriyle sınırlandırılamaz anlayışıyla, Davranışçılık ve Psikanaliz’in yanında kendini üçüncü güç olarak tanımlamış ve amacını, Davranışçılık ve Psikanaliz’in yerine geçip yeni bir ekol olmadan bu ikisini bütünleştirmek olarak tanımlamıştır.
§
Diğer ekollerin olumsuz bakışlarının aksine: insanın “iyi”
olduğunu söylerler.
§
Bireyin kişiliğini ve davranışlarını benlik algısı belirler.
§
Davranışların temelinde ihtiyaçlar vardır.
§
Algı ve benlik kavramları üzerinde dururlar.
§
Birey kendini gerçekleştirmek ister.
§
Eğitim öğrenci merkezli olmalıdır. Bireylerin potansiyellerinin
ortaya çıkarılmasına ve kişisel gelişime yardımcı olunmalıdır.
7.Bilişsel Psikoloji
U.Neisser |
§
İnsanın bilgiyi işleme süreçleriyle ilgilenmişlerdir.
§
Zihinsel süreçler incelenebilir. Doğrudan gözlenmese de,
davranışlar yoluyla dolaylı olarak tahlil edilebilir.
§
İnsan edilgen değildir, anlamlandıran ve şekillendiren aktif bir
sistemdir.
Hiç yorum yok: